Bağıra bağıra giden bir 35 plaka olmak gibisi yok İstanbul’da…

Mayıs 2013’den kalmış bir yazım… Sanırım Galatasaray’ın şampiyonluk gecesi yazmaya başlamıştım. Saçma bir yazı ve yarım kalmış ama çok da önemi yok artık=) Woodkid’le dinleyin bari…

Saat sabah 4:00. Nevizade’den bagiris cagiris altinda cikmisim, basim catliyor. Eh, az tepinmedik en nihayetinde… Arabaya oldukca yol var, seyrek yagmur altinda yurumek kolay olmayacak. Kulagima Florence’in Lungs albumunu takip gitsem iyi olacak. Bir de montun yakalarini kaldirdik mi, tamamdir… Su istiklalin de ara sokaklarina alisamadim hala, bin tane yere cikiyor her biri. Hangi mekan nereye cikiyordu hic bilmiyorum bile… Random tamamen. Yüz kez gittiğim J’adore’u bile bulamam muhtemelen. Evet “Oh la la Beatrice”.  Of neyse, daha minimum 15 dk daha yuruyecegim. Eger sansim varsa 5:30 da evde olurum. Dile kolay arabadan sonra daha 45km var. Ama hala cevabi bulamiyorum, onemli olan sehre uzak ise yakin yasamak mi, yoksa ise uzak sehre yakin yasamak mi? Ise cok kolay gidip geliyorum , yasam standartlari acisindan luks denecek bir yerde oturuyorum ama tam anlamiyla dagbasi. Hos zaten cok da bir surem kalmadi bunlarin yenisini kurmak icin… Gereksiz sorular… İstanbul güzelsin ama insanın berbatmış canım ya. Şöyle 7-8M marjında bir populasyonda sabitleseymişsin dünyanın en güzel yeri olurmuş… Ben de bu kadar çabuk geri vites atmak zorunda kalmazmışım.  Neyse cok sukur geldim, nerde bu arabami park eden apaci? Hah… Ben de bunu anlamiyorum, kapali alanda hangi kus nasil bir azimle sofor kapi koluna sicar arkadas ya? Tey allaam… Neyse apaci arabama zarar vermemis en azindan… Benzin? Onda da azalma yok, arabada degerli birsey de birakmadigimiza gore problem yok. Gidebiliriz.

TEM boyunca sol şeridi TIR’lara dar ediyorum. Ara sıra 35 plaka görüp salça olmaya çalışanlar çıksa da, gerekli tepkiyi gösterip pıstırmak çok da zor olmuyor. Spectrum çalarken söyleye söyleye sitenin kapısına varıyorum. Şu bir gerçek ki araba kullanmak gerçekten bir keyif. Eğer ki yalnızsanız arabada, bağıra bağıra giden bir 35 plaka şoför olmak gibisi yok İstanbul’da…

Sevgili giriş güvenlik, yahu milyon kere söyledim, taşıt tanıma sistemi varsa niye ille de içeriye bakış atıyorsun?! Önceki gece karşı eve gelen polisi daha unutmadım. Salak herifler… Herneyse sitede bu saatte uyanık çocuk yoktur sanırım. Bastırıp geçip bloğuma geliyorum. Geçen arkadaşın teki söylemişti, “otelde yaşıyorsun sen” diye.  Resepsiyonistimden de gece selamımı aldığıma göre, beyaz koltuğum beni bekliyor. Saat dediğim gibi tam 5:32.

Fakat koltuk arıza çıktı. Beni beklemiyormuş. Sağa dön sola dön yok. Kafayı yiyeceğim. Neyse ki tatildeyim. Bu kafayla malzeme/üretim/erp stresi çekmek intihar olur herhalde. Yeterince işle uğraşmıyor muşum gibi bir de başka konular var.